lunedì 26 marzo 2007

Fok Balığı Yaşar


Ay oldu yazmayalı...Köpeğimsi çalışma temposuyla boşvermişliğin getirdiği bezgin bekir kombinasyonu kana işlemişken elim gitmez olmuştu klavyeye uzun zamandır.Üşenmemek gerek bu hayatta ,üşenecek kadar çok zaman kalınmıyo buralarda konulu bir akşam yaşadıktan sonra dönüp eve yazasım geldi 2 satır.
Dünün ehemmiyeti ,ki aslında dün biz oralı olmasak da senelerdir ehemmiyetli,tam 31 senedir hatta,lupitaya danışıp karar verme, sabah valide hanımın geri itmesiyle karşılaşma sonrası üşenir gibi olma ,trofoloyu okuduktan sonra geri vitese yer olmadığına karar verip bünyeyi saran üşengeçliğe karşı koyup bir akşamı onlara ayırma...Çok olmasa gerek bu hayatta.
Uzun zaman olmuş beraber dışarda bir yerlerde iki lokma yiyip bir çift laf etmeyeli.Hamdi'nin urfa peynirine yeşil efeyi verirken bünye strofor ve trofoloyu aramıyor değil ama onlar hazzedilmeyesi insan mel gibson'a para kazandırırken patlıcanı kabuğundan ayırıp lavaşa sürmek 2 dubleden sonra pederi fok balığı yaşara kadar götürdü haliçe karşı;'Çocukluğumuzda şu köprünün altında bir tekne vardı ,teknede büyük bir havuz içinde de bir fok balığı vardı,adı da Yaşar'dı,babaannenler eminönünde pazarda dolaşırken biz para verirdik allahın fokunu görmek için,sahibi balık atar fok yaşar zıplar balığı alır biz de mutlu olurduk.'.Valide ,ki valide rakıyı susuz içer, tasdikledi; ben de biliyordum Fok Yaşar'ı ama hiç para vermedim görmek için dedi nar ekşili,cevizli gavurdağını Bodrum'da nasıl çözerimin derdindeyken.
Zaman tüneli programı kadehlerde devam ederken valide hanım gençlik yıllarına ait 4 aylık bir akbank sultanhamam tecrübesinden sabahları kalkasım gelmez, ayaklarım geri geri giderdi diye bahsederken aslında zamanın içinde birçok şeyin de değişir gibi yaparken aynı kaldığı aşikardı.Yağmurlu iş çıkışlarında bizi maslakta kimse küfelerin içinde para alıp taşımıyor karşıdan karşıya onun anlattığı zamane eminönündeki gibi ama biz de gökdelen arası rus salatası hayatımızda çok da farklı deneyimler geçirmiyoruz birer robotics olarak.
3 çeyrek yeşil efe ,ortaya karışık patlıcanlı,fıstıklı,haşhaş derken hazım derdini bir başka bahara bırakıp 29'una şahit olunmuş bir 31 kutlandı ,57 yıl aynı karıya sabrettiği için Harun Bey'e de kadeh kaldırmayı unutmadan.

lunedì 12 febbraio 2007

Lupita'dan futbol dersleri...


L.P.-alonso nun mevkii nedir?
defansmı?
bulentın yerındemı oynar?
M.P.-alonso kim?
L.P.-xabi
liverpoolda oynayan
M.P.-o da defansif ortasaha
namıdeğer onlibero
L.P.-ok yanı bulentın yerındemı
M.P.-inamoto
L.P.-önlibero diye bı terım yoktur
M.P.-bulent akın
L.P.-defansıf orta saha dıyelım bız ona
onlıbero bıtek turkce de olan bı terım
M.P.-fünff...

lunedì 5 febbraio 2007

Ciguliden hallice




Dün yodel demişti bu heriflere de yazık diye...Yazık tabi gerzek olmasalar yaparlarmı bu işi?

venerdì 26 gennaio 2007

Via Calimaruzza


Telefon çaldı uzun uzun...Açmayacakmı acaba düşüncesi, ya açınca olumsuz bi cevap alırmıyım kaygısı ve Roberto'nun sesi...Aylardır sesini duymadığın memleketteki akrabasıyla konuşan gurbetteki insan hissiyatına fondaki lupita bekleyişindeki Tarlabaşı gürültüsü...Tutto a posto? Posto posto...Güzel adamdır Roberto,severiz kendisini...

mercoledì 24 gennaio 2007

İsmail Cem


Bugüne kadar bir kez sandığa gidip oy attım,o oyu da tüm ''oyunu boşa atıyorsun,ziyan olur'' safsatalarına karşı durup ,tek inandığım insan olduğu için ona attım .Zaten sonraki seçimlerde de ,ondan öncekilerde olduğu gibi inanmadığım insanların çorbasında tuz olmamak adına sandığa kadar kendimi yormadım,seneye de yoracağımı sanmıyorum.
Sabah duyduğumda çok keyfim kaçtı.İsmail Cem hiç sevemediğim siyaset dünyasında bunca yılda kendimden birşeyler bulabildiğim tek insandı.Gülüş eksik olmayan suratı ibret-i alemdi.

Ve tabi ki Galatasaraylıydı ...

venerdì 19 gennaio 2007

Tonnarelli cacio e pepe



Sabah sıkı kahvaltı edilmediğinde öğlene doğru baş gösteren açlık işteki sıkıntıyla birleştiğinde tezahür eden bir hayvanlaşma ,bir obezite duygusu kapladıkça bünyeyi makarna perdesi düşmüş durumda gözümün önüne...Tonnarelli cacio e pepe düşürdü hınzır beyin akla gitmiyor...
Tonnarelli nedir? Spaghettinin kalınıdır borulusudur yumurtalısıdır onu nerden bulacaz şimdiyse sorun spaghetti ile de idare makuldur ama mümkünse kısasından olmamalıdır...gerisi kara biberdir zeytinyağıdır ,pecorinodur.Başka birşeye lüzum yoktur.Pecorino nedir?Roma'nın bağrından kopup gelmiş peynirimizdir...
İşin pasta kısmı malum çok pişirmeyin,anneniz gibi sudan geçirmeyin.Makarnamız olma yolundayken yandaki tava,wok her ne haltsa'da akasyalar acarken öğütülmemiş tane kara biberimizi kısık ateşte kokusu çıkana kadar ısıtıp çok bokunu çıkartmadan ufalama maksadıyla döveriz.Makarna kaynadı kaynayacak derken makarnanın suyundan bir tavaya döküp içine pecorinoyu verdinizmi hasbi menteşeoğlu zeytinyağlarıyla beraber krema kıvamına gelene kadar bırakın kısık ateşte fokurdasın.İşin enteresanlığı makarna oldu dediğimiz anda başlıyor, suyunu dökmüyor muhafaza ediyoruz.Makarnayı zeytinyağ ile tencereye üstüne biberimiz ve erimiş peyniri eklerken azar azar makarnanın suyundan ilave ediyoruz delicesine karıştırıyoruz.Sosun asıl kıvamını ,tadını almasında bu su mevzusu çok mühim oluyor esasen.
Tabi gönül ister hiç bunlarla uğraşmayalım Carletto ustanın elinden Vicolo Savelli'nin köşesinde küresel ısınmanın da etkisiyle arnavut kaldırımına vuran güneşin altında ev yapımı şarabımızı yudumlayarak yiyelim cacio e pepe'mizi ama biz en iyisi yazının derdine düşüp Maslak yemekhane idman yurdundan da olmayalım....